Okuma Süresi:3 Dakika, 27 Saniye

Türk kahvesi,  Türk kültüründe önemli yere sahip Osmanlı Döneminden  günümüze kadar gelmiş bilinen en eski kahvedir. Kendine has tadı, köpüğü, kokusu, sunuluş biçimiyle özgün bir kimliği ve geleneği vardır. Telvesi ile ikram edilen tek kahve türü olan Türk kahvesi geleneklerimizi yaşatmaya devam ediyor.

“Kaliteli Kahve Lezzetin Anahtarıdır”

Diğer kahve türlerine göre, daha kıvamlı, yumuşak ve aroması güzel olan bu kahve kendine özgü enfes kokusu ve özel köpüğü ile diğer kahvelerden kolaylıkla ayırt edilebiliyor. Kahve tutkunları tarafından, kaynatılarak içilebilen tek kahve olarak kabul edilen Türk Kahvesi geçmişimizi  damaklarımızda enfes lezzetiyle hatırlatıp tatlandırmak için yapılan tek kahve türüdür.

Türkiye’de birçok insanın kahve tercihinde ilk sırayı, kendine özgü tadı, kokusu ve bol köpüğüyle Türk kahvesi alırken, filtre kahve de vatandaşlarca tercih ediliyor. Kahvenin lezzetini etkileyen en kritik faktörlerden biri, kahve çekirdeğidir.

Cengiz Aktar işletmecisi Cengiz Bıçakcı, kahvede damak tadının taze çekilmiş kahvelerde gizli olduğunu ifade ediyor.

Her bir fincan Türk kahvesinin, sadece ülke vatandaşları tarafından değil, aynı zamanda kahve lezzetini bilen birçok yabancı turist tarafından da büyük beğeni ile tüketildiğini belirten Bıçakcı, özellikle özel makinelerde taze çekilmiş kahvelerin tercih edildiğini ifade etti.

“Kahvenin Lezzeti Çekirdekte Saklıdır”

Kahve deneyiminin kalitesini belirleyen en önemli unsurlardan birinin, kullanılan kahve çekirdeklerinin tazeliği olduğunu söyleyen Bıçakcı, müşterilere sundukları kahvenin en taze çekilmiş çekirdeklerle hazırlandığını vurguladı. Bu sayede müşterilerin kahve içerken gerçek, taze ve özgün lezzeti deneyimlediklerini belirtti.

Kahve tutkunlarının tercihini, paketlenmiş kahvelerden ziyade özel makinelerle taze çekilmiş kahvelerden yana kullandığını ifade eden Cengiz Bıçakcı, bu anlayışın kahve kültürünün önemli bir parçası haline geldiğini sözlerine ekledi.

Bıçakcı, Kahvede damak tadının en önemli husus olduğunu ve bu tadın sadece taze çekilmiş kahvelerde olduğunu belirtti.

Kahvede tazeliğin önemli olduğunu belirten Bıçakcı, “Paketlenmiş Türk kahvesinde ne köpük olur ne de asıl damak tadı bulunur. Taze çekilmiş kahvenin tadı başkadır. Gelen müşterilerimize az alın ama taze alın diyoruz. Çekme makinesinden çıkan kahveler bir başka. Göz önünde taze taze çekilir ve kahvelerde de bambaşka bir tat oluşturur. Paketlenmiş kahve en az bir ay önce çekilmiş olur ve köpük ve damak tadı bayat olur. Müşterimizde bunu çok iyi anlayarak çok yoğun istekte bizlerden günlük taze bir şekilde kahvelerini alıyorlar.” şeklinde konuştu.

“Kavrulacak Kahve Kesinlikle Orta Seviyede Taze Çekirdeklerden Kavrulmalıdır”

Kahvenin kavurmasına çok fazla önem verdiklerini söyleyen işletmeci Cengiz Bıçakcı, “ Kahve kavurmak çok önemlidir. Kahveyi çok fazla kavurunca acı olur az kavrulunca da ekşi olur. O yüzden kesinlikle ama kesinlikle orta ve taze çekirdeklerden kahve kavrulmalıdır. Kahveyi tam kıvamında kavurmak gerekiyor. Biz kahve kavurma işlemine çok fazla önem gösteriyoruz ve tam kıvamında kavuruyoruz.” dedi.

“Tek Başınıza Sabah Kahvesi İçerken Büyük Keyif alıyorsunuz”

Cengiz Bıçakcı, Türk toplumunun kahveyi çok sevdiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti: “Bizim türk toplumumuzda Tük kahvesinin önemli bir yeri vardır. Gençler aromalı veya kremalı kahveleri sevebiliyor ama ben, sade olandan yanayım. Tek başınıza sabah kahvesi içmenin büyük keyfi var. Bir de yanınızda kitabınız varsa çok daha keyifli. Ayrıca ciddi bir sosyalleşme ortamı oldu. Hiçbir şey yapmasak da ‘Haydi bir kahve içelim’ dediğimizde herkesin vakti oluyor. Bu şekilde kırk yıllık hatırı gerçekleştirmiş oluyoruz.” dedi.

“Bu Kahvenin Kırk Yıl Hatırı Var”

Yapımı , tarihi dokusu önemli olan bu kahvenin bir önemli özelliği olan “Bir Fincan Kahvenin Kırk Yıl Hatırı Vardır” sözünü senelerdir Türk geleneklerinde yaşattığımızı ifade eden Bıçakcı,

“Evet bu söz dedelerimiz den kalma geçmişimizden kalma bir söz ve anlamıda çok büyük. Geçmişten gelen  deyimimiz  ve  atasözümüz olan ”Kırk Yıl Hatır”ın arkasında da bir yaşanmışlık var.  Rivayete göre ; Bir gün Rum bir gemi kaptanı, gemisini limana yanaştırır daha sonra Üsküdar’da gezmeye çıkar. Dolaştığı esnada Üsküdarlı bir kahve satıcısı, kaptanı dükkanına davet edip kahve ikram eder. İkili güzel bir sohbete koyulurlar, dertleşirler. Gitme vakti gelen kaptan, kahveci ile vedalaşır ve denizlere açılır. Aradan tam 40 yıl geçer. Rumlar büyük bir isyan çıkarır ve ele geçirdikleri Türkleri esir olarak tutarlar, bu kargaşada bizim Üsküdarlı kahveci de esir düşmüştür. Ömrünün son demlerini esir olarak geçirip orada öleceğini düşündüğü o anlarda gözleri bir çift göz ile buluşur. Aradan geçen 40 yıla rağmen birbirlerini hemen tanırlar. Rum Kaptan derhal Üsküdar’lıyı kurtarıp özgürlüğüne kavuşturur. Dilimizden düşürmediğimiz ”Bir Fincanın Kırk Yıl Hatrı Vardır” sözünün arkasında bu hikaye vardır. Bu şekilde geleneklerimizi bu sözle evlerimize yada iş yerlerimize gelen misafirlere söylüyoruz ve geleneklerimizi yaptığımızkahveler ile  yaşatıyoruz.” dedi.

Haber: Engin Yüksel / Fatsa Son Dakika Haber

#fatsasondakikahaber