Fatsalı Fotoğraf Sanatçısı Arif Gülenç çektiği doğa manzaraları ile görenleri hayran bırakıyor. Arif Gülenç, çektiği doğa manzaraları ile görenleri adeta büyülüyor. Gülenç, tutkusunun doğa manzaraları olduğunu ifade ediyor. Resimlerini çekerken büyük bir tutkuyla çektiğini ifade eden Gülenç, resim çekerken zamanın nasıl geçtiğini anlamadığını ifade ediyor.
“Fotoğraflarım İle Hayatınızı Renklendiriyorum”
Fatsa’nın özellikle fotoğrafta ayrı bir dokusu olduğunu ve fotoğrafçılığın Fatsa olduğunu ifade eden Fotoğraf Sanatçısı Arif Gülenç, sanatı ile ilgili gazetemiz Fatsa Son Dakika Habere özel açıklamalarda bulundu;
“Ben Arif Gülenç, Ordu Fatsa da yaşıyorum. Senelerdir doğa fotoğrafları çekerek ışığım ile hayatımı ve hayatınızı renklendiriyorum. Doğup yaşadığım şehir olmasaydı bile Fatsa fotoğrafçılık sanatı anlamında bana her zaman ilham veren bir şehir olurdu kesinlikle. Fatsa’da doğup büyüdüğünüz zaman tarih, sanat ve kültür ile iç içe oluyorsunuz. Fatsa’nın fotoğrafçılıkta ayrı bir dokusu ve havası var. Kendinizi fotoğraf çekerken adeta unutup renk ve fotoğrafın albenisine bırakıyorsunuz. Gözleriniz güzellikleri görüyor ve farkında olmadan insan sanata değer vermeye başlıyor. Ben bu yaşıma kadar bir fotoğrafta neyi haual ettiysem bakarak çekimlerimi yaptım ve hayal ettiğim fotoğrafı sizlere sundum. Sadece Fatsanın değil Karadenizin ışığı, gerçekçi olan bir şeyi, bir sanat eseri haline getiriyor. Bu da benim için her zaman büyük bir ilham kaynağı oluyor. Bu yolculuğa çıktığımda ilham kaynaklarım çok zengindi ve elbette diğer fotoğrafçılara bakarak acaba nasıl bir şekilde fotoğraf çekebilirim, ne yapabilirim diyerek yola çıktım, düşündüm ve yoluma fotoğrafın ışıkları ve estetiği ile devam ettim. Her fotoğraf, o insanın ışığının bir yansıması gibidir. İnsanların gözlerindeki canlılığı yakalamak ya da yüzlerindeki gülümsemeden o an hissettikleri duyguyu, mutluluğu ve heyecanı yansıtabilmek benim için büyük bir mutluluk kaynağı oldu her zaman. Fotoğraf çekerken öncelikle neyi çekmeliyim, sonrasında nasıl çekmeliyim ve fotoğrafa nasıl ufak dokunuşlar ile yaratıcı güzel bir eser oluşturabilirim diye bakarım. Bunları yaptıktan sonra zaten fotoğraf da kendiliğinden şekilleniyor. Resimlerimi çekerken çok büyük bir tutkuyla çekiyorum. Sonbahar aylarının sonuna yaklaşırken, Türkiye’nin farklı bölgelerinde çekilen manzara fotoğrafları görenleri büyülüyor.Yurtta yaşanan sonbahar havası çekilen karelere yansırken, Fatsa ve Karadeniz de oluşan güzellikleri sizler ile buluşturmaya çalışıyorum. Renk cümbüşünün yaşandığı Fatsa da çekilen kareler, vatandaşlara görsel şölen sunuyor. Bende bu sanatı ömrüm yettikçe sizler ile buluşturmaya devam edeceğim.” dedi.
“Fotoğraf Bakmak İle Başlar”
Her karenin aynı olmadığını, bir başka fotoğrafı çekerken fotoğrafa estetik katarak yaratıcı bir şekilde çekim yapılması gerektiğini ve bir fotoğrafın öncelikle bakmak ile başlandığını ifade eden Gülenç, “Fotoğraf bakmak ile başlanır. Fotoğraf karesinde öncelikle ne anlattığına bakılmalıdır. Konusu bir hayvan, taşıtlar, sokak, çarşı pazar hareketliliği, miting kalabalığı, bayram kutlamaları, spor karşılaşmaları, doğada her zaman albenisiyle öne çıkan deniz-göl-ırmak kıyısı, güz, ilkyaz, kış gibi mevsimsel tatlar, moda gibi türlü çeşitler olabilir. Sonrasında karede görüntüye girmiş objelerin doğru yerleştirilip yerleştirilmemeleridir. Enstantane, diyafram gibi ayarlar bir fotoğrafta çok önemli olan unsurlardır. Bu ayarları yaptıktan sonra fotoğraf normal bir fotoğraftan sanata dönüşmüş olur. Bir fotoğraf sanatçısı elindeki kamera aracılığıyla sadece görüntüyü kaydetmekle kalmaz, aynı zamanda kendi bakış açısı, yaratıcılığı ve ifade biçimiyle bir sanat eseri ortaya çıkarır. Bu bağlamda fotoğrafçı, fotoğraf sanatçısı olarak da nitelendirilebilir ve ortaya koyduğu eserler, bir sanat eseri olarak değerlendirilebilir.Bu yerleşim sağlanırken gösterilen titizlik, fazlalıkların ayıklanmış olması kurgu fotoğrafta da, enstantane olarak fotoğrafta öne çıkar.
Elde edilmiş karedeki içerik, biçim, teknik unsurların betimlenmesidir aslında. Herşey birleşince fotoğraf ta şekilleniyor. Kare, derdini doğru aktarabilmiş mi? Renk tonlamasından ışık vurgusuna, objelerin doğru yerde olmalarına özen gösterilmiş mi? Tüm bunları bu şekilde değerlendirmeye alıyorum. Bu biçim değerlendirmeler, izleyicinin, görüntüden anlam üretmesini beraberinde getiriyor ve güzel kareler çıkarmasını sağlıyor. Bakmak ve görmek bir fotoğrafı çekerken en önemli unsurdur aslında. Bir fotoğrafçı çektiği fotoğrafı, fotoğrafçının taşıdığı kültürel özellikler ile birleştirerek harmanlamalıdır. Fotoğraf sanatı içerisindeki sanatçı kimliğinin vurgusuna temel oluşturur. Bilginin dışında kültür açısından donanım sahibi fotoğrafçının burada sıradan fotoğraf çekenden ayrılması hiç şüphesiz doğrudur. O, sahip olduğu donanımı nedeniyle baktığının içerisinde gördüğüyle öne çıkar. Çünkü bir fotoğrafçı fotoğrafçılık edimi içerisinde göz terbiyesine sahip olma yetisini elde etmiştir. Fotoğrafçının sahip olduğu göz terbiyesi, ona, tıpkı edebiyatta olduğu gibi, özgün bir dile sahip olma özelliğini de beraberinde getirir. Bugün hemen hemen herkes, cep telefonu da dâhil, adına fotoğraf dediğimiz görüntüleri çekiyor. Fotoğrafçı, bu durumda herkesle değil, kendisiyle yarışır bir konuma gelmeyi ana hedef olarak seçmelidir. Bu yarışın bir boyutu iyi fotoğraf karesi elde etmekse diğer boyutu karelerle yetinmeyip fotoğraf temelli projeler üretmektir.” diye konuştu.
“Fotoğraf Sanattır, Fotoğrafçı Sanatçıdır”
Fotoğraflarından koleksiyon yaptığını ve genç yaşta fotoğrafçılık yapmak isteyenlere fotoğrafları ile ilham kaynağı olmak isteyen Fotoğraf Sanatçısı Arif Gülenç, koleksiyonunu çıkarmanın mutluluğunu yaşıyor. Fotoğrafçılığın fotoğraf ile iç içe diyalog kurarak gerçekleşmesi gerektiğini ifade eden Gülenç, “Fotoğrafları çekerken fotoğraflar ile diyalog kurun ve iç içe olun ki fotoğrafa renk katabilin. Ben hep bu şekilde ilerledim ve hayatıma renk kattım. Bu yaşıma kadar Karadeniz de ve özellikle Fatsa da çok sayıda fotoğraf çektim. Fotoğraflarımdan bir koleksiyon yaptım. Böyle bir koleksiyonu çekmenin bir fotoğrafçı için büyük keyif olduğunu söylemek isterim. Doğa,fotoğraf ve ışığı birleştirerek, çektiğim fotoğraflarda, bir insanın portresi ile bir moda eserinin portresinin birleşimi, büyüleyici bir görsel sonuç yaratıyorum. Bu nedenle, bu koleksiyonu ölümsüzleştirmek benim için bir rüya gibiydi. Ben bunu gerçekleştirdim ve çok mutluyum.
Son olarak fotoğrafçılık okuyan, fotoğrafa ilgisi olan gençlere, genç yaşta başarıya ulaşmış bir fotoğrafçılara şunları söylemek isterim. Genç fotoğrafçılara çok yalın bir tavsiyem var. Fotoğrafçılık bir anlatım biçimidir, bir lisandır. Bir şeyi en duygulu, en güzel ve en öz şekilde anlatabilmek için kendinize has olan bir öyküye odaklanmaktır. Fotoğraf sanattır fotoğrafçı da sanatçıdır. Kendi seslerini bulmaya çalışan genç meslektaşlarıma, kişisel projeleri için çok uzaklardaki düşüncelere odaklanmak yerine kendi hayatlarını ve duygusal dokunuşlarını yansıtan projelerle ilgilenmelerini öneririm. Ünlü yönetmen Spielberg bu konuyu çok güzel bir şekilde ifade etmiş: “İyi fikirler kalbine fısıldar, ancak onları duyabilmek için kulak vermeniz gerekir.” Fotoğrafa ne kadar kulak vererek fotoğrafı görürsek fotoğraf o kadar güzel olur.” dedi.
Haber: Engin Yüksel / Fatsa Son Dakika Haber
#fatsasondakikahaber